Schlossberg'in en tepesinde bulunan bu levhada, Graz'da, levhanın bulunduğu noktadan bazı şehirlere tam olarak kaç kilometre uzaklıkta olduğunuz yazıyor. Bu şehirler arasında İstanbul ve Ankara'da mevcut.
Schlossberg Kalesinden, Graz'ın görüntüsü tam olarak bu şekilde. Bakın ortadan bir de nehir geçiyor. Merak etmeyin, biraz sonra o taraflara da uğrayacağız.
Yeterli bir süre boyunca Schlossberg Kalesi'nin keyfini çıkardıktan sonra artık aşağı inme vakti gelmişti. Yorucu merdivenlere doğru istemeye istemeye ilerledim fakat şehri izlemenin keyfine öyle bir kapılmışım ki nasıl indiğimi anlamadım. Tam da o sırada, Schlossberg'in tam da altında bir mağara girişi olduğunu fark ettim. Tabi durur muyum? Hemen atıldım.
Dışarıdaki 30 derece sıcaklığa rağmen, daha içeri girmeden, giriş kapısının önünde bile üşüdüğüm Schlossberg Dom im Berg isimli mağara oldukça ilginç ve açıkcası biraz da ürkütücüydü.
Şansıma... pekte kimsenin olmadığı bir anda içeride olduğumdan, yalnızca kendi ayak seslerimi işitiyor ve mağaranın içerisinde akmakta olan küçük su damlalarının seslerini dinliyordum.
Neyse ki yine eğlenmenin bir yolunu buldum ve güzel bir fotoğraf ile olaya el attım.
Biraz daha ilerlediğimde elektronik bir giriş kapısı ile karşılaştım ki bu mağaranın içinde aynı zamanda oldukça büyük bir gece kulübü olduğunu öğrendim. Önceki yazımızda 50 bin kişilik üniversite öğrencisi bir gruptan bahsetmiştik. Haliyle eğlence adına böyle mekanların olması doğal yoksa tutamazlar, durmaz o öğrenciler orada değil mi? :)
Schlossberg Dom Mağarasından ayrıldıktan sonra, Graz'a tepeden bakarken dikkatimi çeken Mur nehrinin kıyısına doğru ilerlemeye karar verdim. Bence güzel bir karar olmuştu. Neden mi?
"Gezenti Adam, Bu ne şimdi kardeşim?" demenizi duymamla beraber sıkı tutunun, başlıyorum anlatmaya.
Murinsel isimli bu platform aslında bir köprü. Graz'ın 2003 Yılında Avrupa'nın kültür başkenti seçilmesiyle birlikte Vito Acconci isimli bir tasarımcı tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Şekilli ve afilli olan bu dizayn köprünün içine yürüdüğünüzde, yarısı açık yarısı kapalı (klimalı bölümümüz mevcuttur ehehe) bir kafe-restaurant ile karşılaşıyorsunuz.
Elektrik üreten bir sistem, ya da başka bir teknoloji olabileceği konusunda kendi kendime iddiaya girmiş olan ben, içeride yalnızca kafe olduğunu gördükten sonra açıkcası biraz hayal kırıklığına uğradım. Dininiz imanınız ticaret olmuş deyip iki söylendim. Sonrasında keşke benim olsa demedim değil, şöyle bir kafem olsa da işletsem dedim.
Murinsel Dizayn Köprüsünden geçip, biraz ilerideki düz köprüden geri döneyim derken karşılaştığım şu tablo ile iyice bir uzaklara daldım gittim ve tabi ki yine sizler, güzel okurlarım için hemen fotoğraflayıp kayda geçeyim dedim ki ortaya gerçekten de güzel bir tablo çıktı.
Avusturya'nın bir diğer güzel şehri Graz ve onun güzellikleri Schlossberg, Murinsel vb. hakkında diyeceklerim şimdilik bu kadar. Benim 3 gün ayırdığım bu güzel şehir için, şehrin tamamını doya doya gezmek ve ilginiz varsa, bir gece olsun dışarı çıkıp eğlenmek için (gece hayatı için kuralımız cuma-cumartesi günleri) 2 gün gayet yeterli.
Bir önceki yazımız olan Graz Şehir Merkezi ve Schlossberg Kalesi'ne tıklayarak ulaşabilirsiniz.